KÜÇÜK GEZGİNİN FETHİYE’DE SAFARİ MACERASI

Fethiye harika koylara sahip, doğasıyla insanı büyüleyen bir yer. Bizim sevgilimle Fethiye’nin pek çok koyunda kamp yapmışlığımız, Ölüdeniz’de otelde kalmışlığımız, kelebekler vadisine tırmanmışlığımız, tekne turuna katılmışlığımız vardır. Derseniz ki yamaç paraşütü yaptınız mı? Benim hayalim olan şeyi “panik atak” sevgilime henüz kabul ettirebilmiş değilim. Her gittiğimizde bir gaza gelir “sen yap” der. Ama bir anda vazgeçiverir. Yani bana o keyfi tatmak bir türlü nasip olmuyor sonuç olarak. Artık hangi bahara kısmet olursa…
2014 yılı yazında Küçük Gezgin ile ilk defa Fethiye’ye gittiğimizde o da hayran oldu. Ölüdeniz’e girerken gözlerini faltaşı gibi açıp yamaç paraşütü yapanları izledi. Sahilde onların indiği yere koşarak  “biz de yapalım” diye tutturdu tabii. Blogu takip edenler bilir ki; ben ve Küçük Gezgin adrenalinin hafif düzeylisini severiz:) Tabii sevgilimden kocaman bir “ret” yedik. En azından şimdilik:) Gün gelir dudağımızı büker; ikna eder anne kız atlarız diye hayal ediyorum… Hayalin sonu yok ne de olsa:)
Fethiye’de çok vaktimiz olmadığı için 2 gün kalabildik. Bir günü Kayaköy ve Ölüdeniz’e ayırdık. Bir günü de Safariye ayırdık.
Kayaköy’e daha önce gitmemiştik. Gittiğimizde tepemizde yumurta pişiren türden bir sıcak olmasına rağmen, köyün düzenliliği ve güzelliği karşısında dilimiz tutuldu. Bu ilk kez bir Rum köyü görmüşlüğümüz değildi elbet. Ne de olsa mübadelenin en yoğun yaşandığı yerlerden birinde İzmir’de yaşıyoruz. Ama Kayaköy terk edilmiş haliyle gördüklerimizin en büyüğüydü belki de. 1923 yılında mübadeleyle boş kalmış bu köyün taş evleri, depremlere dayanmış ama yağmalara yenik düşmüş maalesef:(  bir hayalet köy haline gelmiş. İçimiz yanmadı değil.

Fethiye’de bir günü Kayaköy, Çalış Plajı, Ölüdeniz ve Gemiler Koyunda geçirdik. Daha önce gittiğimiz Kabak Koyu, Katrancı ve Günlüklü’yü de ayrı ayrı tavsiye ederim. Bu seferlik biz es geçtik.
Hisarönü Fethiye’nin eğlence merkezi. İşte akşam şöyle adam gibi bir restoran ararken gözümüze çarpan safari levhaları bizi baştan çıkardı. Açlığın da etkisiyle paramızı ödedik. Ertesi sabah saat sekizde otelimizin önünde gözümüz çapaklı, daha afyonumuz patlamamış bir halde aracımızı bekliyorduk. Bir çok firma var safari yapan. Biz Focus Tours’u tercih ettik. Ücreti kişi başı 40TL. Şirketin jeepleri oldukça büyük ve konforlu. Safari turunun da Türkiye koşullarında gayet başarılı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Safari Turuna çıkarken içinizde mayonuz, yanınızda su tabancanız, güneş kremi ve havlunuz, ayağınızda deniz ayakkabınız olsun. Tüm gün güneşin altında olacağınız gerçeğiyle bir yüzleşin önce. Tepenizde güneş, üstü açık bir jeepde cayır cayır yanacağınızı hesap ederek bolca kremlenin de yollara düşün:)
Biz Küçük Gezgin ile emniyet kemerlerimizi takıp keyifli bir yolculuk yaptık. Arabalar harekete başladığı an, aynı firmanın arabaları arasında su savaşı da başlıyor. Ama tabii bununla da kalmıyor. Fethiye halkı safari güzergahlarında ellerinde hortumlar, kovalar sabahın köründe hiç üşenmeden bizi bekliyordu. Sanayide çalışanlar hortumlarla, köylerdeki çocuklar kovalarla, bakkaldakiler şişelerle su fırlatıyor. Baya çığlıklar ve kahkahalarla dolu bir yolculuk yani. Biz baya baya eğlendik:) İngiliz turistler daha önceki arkadaşlarından bilgi almış olacak ki; ellerinde şekerlemeler köylerden geçerken bekleyen çocuklara fırlatıyorlar. Bu durum şekerlemelerden nasiplenen Küçük Gezgin’in çok hoşuna gitti tabii:)
Safarinin ilk durağı bir orman oldu. Ormanın içine götürüp bir takım konuşması yapıldı ki sormayın!!! Ver gazı… ver gazı… hepimiz nerdeyse naralar atarak bindik arabalara. Gerçi gazımız çabuk söndü. Çünkü yolda kaza vardı ve safarinin tüm güzergahı değiştirilmek zorunda kalındı ama olsun. Biz eğlenceye hazırdık; yol değişmiş kime ne:)

Safari’de gittiğimiz Yakapark doğal orman parkı insanı baya bir serinletiyor. Gerçi su savaşından dolayı her daim ıslaktık ama:) Ormanda alabalık çiftliğine gittik. Elimize alıp alabalık sevdik. Benim veteriner sevgilim hayvanlara acı çektirildiğini düşünerek biraz vıdı vıdı yaptı ama Küçük Gezginin elinden balıkları da alamadık… Burada ağaçların, şırıl şırıl akan buz gibi suların serinliğinde çikolatalı gözleme keyfi yaptık ve yola devam…

Köyler, ağaçlar… Tabii bir Afrika safarisi gibi filler, aslanlar, çöller demek isterdim ama elimizdekiyle yetinip tadına vardık artık:) Saklıkente belki onuncu kez gelişimizdi ama Çakıl ile ilk gidişimizdi. Suya kaptırdığı deniz ayakkabısına yaktığı ağıt dışında o buz gibi suda deliler gibi eğlendi. Bir üşü, bir ürper di mi çocuğum!!! Ama nerdeee… Kendini suya bırakıp bırakıp durdu:) Buz gibi gürül gürül akan suda eğlensek de, zamanın dar olmasından dolayı Saklıkentin içine doğru yürüyüş yapamadık. Daha önce yaptıklarımıza sayarız artık; ne de olsa öğle yemeği bizi bekliyordu.

Saklıkentte isteyen rafting yapabiliyor, isteyen çamur banyosuna girebiliyor. Valla ne yalan söyleyim çamur banyosunda onları izlerken biz daha çok eğlendik. Bacaklarımıza kadar girip çıktık çünkü baya 5 yıldızlı animasyon ekibi gibi yaptırmadıkları kalmıyor insana; biz almayalım dedik:) Rafting de ise su akışı kuvvetli olduğu için çocuklara izin çıkmadı; mecburen izlemekle yetindik. Neyse ki daha önceden yapmışlığımız vardı Küçük Gezginle; öyle ağzımızın suları akmadı yani. Gölgede, çayımızı içip keyfimize baktık. Yol üstünde durduğumuz yerde dağdan gelen buuuzzz gibi suyla doldurdukları havuzda çenelerimiz zangırdasa da yüzdük. Baya eğlendik yahuuu:)

Küçük Gezgin ile biz Safaride çok güzel vakit geçirdik:) Evet deli gibi ıslandık, evet biraz ensemiz yandı, evet dönüş yolunda su saldırılarına rağmen üstüne siper ettiğim havlunun altında uyuyakaldı kaldı. Ama herkese anlattığımız, tüm gün çok keyif aldığımız harika bir anımız daha oldu.

Fethiye’de uzun uzun zaman geçirecekseniz çoluk çocuk safari keyfini tavsiye ederiz:)