KÜÇÜK GEZGİN MONTEREY’DE
KÜÇÜK GEZGİN’İN BALİNA İZLEME MACERASI
Bir yere gitmeden önce, “üç günlük dünya, bir daha buraya yolum düşer mi acaba” düşüncesi içimi kemirir durur. Aynı yere defalarca gitmek pek adetim de olmadığından; seyahatlerimiz öncesinde Google ile pek bir haşır neşir olur; her seferinde sevgilimden “yeteeer” çığlığı duyarım:) İşte Google’a ayırdığım onca vaktin kaymağını yedim ve Monterey’i keşfettim. Madem San Fransisco”ya gidilecekti, o zaman Monterey görülecekler listesine eklenmeliydi!
San Fransisco’dan Los Angeles’a arabayla giderken Monterey, gezi rotamızın ilk durağı oldu. Bu şehrin dikkatimizi çekmesinin nedeni Akvaryumunun ünlülüğüydü ama bizim bu şehre gitme nedenimiz “Balina İzleme Tur”larının en önemli durağı olmasıydı. Akvaryum her yerde akvaryumdur ama balinaları görmek istiyorsak, Monterey’de bir gece kalmak boynumuzun borcu olmalı.
Monterey, Pasifik kıyısında ufacık bir şehir aslında. San Fransisco’dan 2 saat uzaklıktaki şehir, sahil şeridinin güzelliğiyle ünlü. Gerçekten sahil şeridini takip ettiğin zaman, okyanusun tüm güzelliğine tanık oluyorsun. Monterey, Kaliforniya bölgesi için, ilk tiyatro, ilk devlet okulu gibi önemli binaları barındırması açısından da önemli bir şehir aslında. Biz gittiğimizde kapalı, soğuk ve rüzgarlı bir hava olmasına rağmen, hem şehrin hem de sahilin tadına doyum olmadı. Hele ki parlak ve güneşli bir havada, manzaranın tadına hiiiiç doyamazsınız.
Monterey’e ayak basar basmaz 1984’ten beri hizmet veren “Monterey Bay Aquarium” / Akvaryuma gittik. Tür çeşitliliği açısından dünyadaki en iyi akvaryumlardan biri olsa da aslında bizi hiç de tatmin etmeyen bir yer olduğunu söylemeliyim. Küçük çocuklar için oldukça eğlenceli bir yer ama; Barselona’da gördüğümüz akvaryumdan sonra oldukça sönük kaldı. Belki de reklamlarındaki abartıdan dolayı beklentimiz yüksek gittik. Ama sonuç değişmedi!!!
İlk kez Akvaryuma gidenler için etkileyici ama daha önce büyük bir akvaryuma gidenler için “ehh işte” kıvamında bir akvaryum. Ama çocukla gidiyorsanız; küçücük tankta iki balık görseler de heyecanlanacakları için; hiii. problem değil. Küçük Gezgin de akvaryuma bayıldı tabii. Balıkadamların balıkları besleme gösterisi onu resmen mest etti. Biz henüz gidemedik ama kulaklarım keskindir. Antalya ve İstanbul’daki akvaryumlar oldukça başarılıymış. Akvaryum göreceğim diye 20 saat yol çekip, Monterey’e kadar gitmeye gerek yok yani:)
Küçük Gezgin’in balinaları görme hevesiyle döküm teleskopla haşır neşir olması, döküm olmasına rağmen teleskopun da haddinden fazla oynak olması kafatasımda bir travmaya sebep oldu. Yarılan kaşıma değil kafamın içinde 15 gün gezen bando takımına kızgınım aslında. Teleskopun kafama çarpma sesi günlerce kulaklarımda çınladı. o “çaaat” sesine insanların dönüp bana baktığını gördüm. Tazminat davası açsam şu anda Bahamalar’da güneşleniyor olurdum ama kısıtlı zaman dedik, yolumuza devam ettik. Tatilin geri kalanını da bulutların arkasına gizlenmiş güneşe inat, güneş gözlüğüyle geçirmek durumunda kaldım. Bazen düşünmüyor değilim, hata mı ettik; ucunda Bahamalar vardı:)
Cannery Row , Monterey’in yeni şehirleşen kısmının okyanusa bakan en güzel caddesi. Eğer Akvaryuma giderseniz, zaten Cannery Row’da mutlaka yürüyüş yaparsınız. Cadde John Steinbeck’in aynı adlı romanına ve Nick Nolte’ın oynadığı filme konu olmuş. Bir zamanlar balık konserve fabrikalarının olduğu bu cadde şu anda buram buram kokuların geldiği pastane ve restoranlarla kaplı bir cadde. Monterey’in cazibe merkezinin burası olduğunu söylesem pek de hata etmiş olmam.
Forrest Gump filmi burada çevrilmese de, Amerika’nın en ünlü deniz ürünleri restoranlarından biri Bubba Gump, filmin anısına burada bir bank yapmış. Gelmişken hem burada yemek yer, hem de bir fotoğraf çekilirsiniz artık:)
Monterey merkezde Farmer’s market’e / yiyecek pazarına denk geldik. Amerika’da gezi güzergahımızda ki hemen hemen her şehirde pazara gittik. Bizdeki domates, salatalık satılan pazarlarda ortada müzisyenler, çocuk aktivite masaları ve yeme-içme stantları olduğunu düşünün. Aslında bildiğiniz küçük bir panayır alanı gibi oluyorlar. Monterey’de ki de oldukça keyifli bir pazar. Araba pizza fırınını da ilk defa burada görmüş olduk. Pazarın ortasında bildiğiniz küçük bir kamyonetin arkasına yapılmış olan taş pizza fırınında pizza yapıp satıyorlar. Harika bir fikir olduğunu önünde oluşan sıradan da anlıyorsun tabii…
Monterey’de Old Fisherman’s Wharf/Liman restoranların bulunduğu, gezi ve balıkçı teknelerinin olduğu liman. Esnafının cana yakın olmasından dolayı bizim çok keyif aldığımız bir yer oldu. Özellikle her restoranın önünde kurulan ufak tezgahlarda dumanı üstünde tüten ünlü balık ürünleri çorbasını (chowder) tatmak mümkün. Her restoranın çorbasının farklı lezzette olması çok ilginç. Tabii Küçük Gezgin sırayla hepsinden birer küçük tabak denedikten sonra, ekmek içinde servis edilen bu çorbayı bir yere oturup içmeden edemedik.
Kimi kremalı, kimi baharatlı, kiminde yengeç, kiminde istiridye tadı geliyor ağzına. Ama hepsi birbirinden lezzetli. Artık siz damak tadınıza en uygun olanını bulup, oturacaksınız bir yere. Yazın sıcağında nasıl gider bilmiyorum ama bize sabahın köründe, ellerimiz buz tutmuşken dumanı üstünde tüten bir çorba o kadar iyi geldi ki anlatamam! O koca koca ahşap direklerin üstünde, harika bir manzara eşliğinde kalamar, yengeç, istakoz, artık canınız ne istiyorsa tadına bakıp manzaranın tadını çıkartın.
Monterey’e gelmişken Carmel by the Sea ve Pebble Beach’i görmeden dönmeyin. Zaten arabayı deniz kenarına vurduğun an, evlerin güzelliği, sahile vuran dalgalar, her bir ayrıntı insanı buraya çekiyor. Biz sahile indiğimizde kumlar bile buz gibiydi. Havanın azizliğine uğrayıp titreyerek sahilde gezdik. Bizim çenelerimiz zangırdarken, dalgaların arasındaki sörfçülere baya bir hayran olduk tabii.
Küçük Gezgin çok istedi dalgalara kendini atmaya ama kumlar böylesine soğukken su nasıldı kim bilir:) Abartmanın anlamı yok dedik, kumların üstüne oturup oyna, suyunu çıkarmayalım tatilin ucunda zatüre olmak da var dedik…dedik de dedik… Garibim, ikna oldu da, oturdu oynadı kumlarda:)
Gelelim hayatımızın en güzel aktivitelerinden birine; “WHALE WATCHING TOUR” “Balina izleme turu”. Bu tur yıllardır en büyük hayallerimizden biriydi. Gerçi sevgilim için okyanusta kılıç balığı avı ilk sırada olabilir ama benim için balinaları izleme isteği Amerika seyahati planlandığı an ilk sıraya oturdu. Monterey, balinaların göç yolu üzerinde olduğu için, pasifik kıyısının balina izleme turlarında en önemli nokta. Princess Monterey Whale Watching firmasının, Fisherman’s Wharf /Liman ‘dan kalkan teknelerine bir gün önceden rezervasyon yaptırmakta fayda var.
Belli dönem ve saatlerde turlar çok kalabalık olabiliyor. Yılın gittiğin döneminde farklı balina türlerini görmen mümkün. Açıkçası çok tedirgindik. Hava buz gibi, hatta hafif yağmurlu; gökyüzü buluttan görünmüyor. Biz okyanusun kilometrelerce açığına tekneyle ilerleyeceğiz ve ucunda balina görmeyip, soğuğu ciğerlere yiyip dönmek de var. Ama bu bir risk. Ya riski göze alıp tekneye bineceksin; ya da binmediğin tekneden inenlere “balina gördün mü” diye soracaksın.
Biz tabii ki tekneye atladık. Kişi başı yaklaşık 45 dolar olan tura, istersen teknenin üst katında ekstra 20 dolar vererek de katılabiliyorsun. Ama bunun ne kadar gereksiz olduğunu tura katıldığımızda anladık. Çünkü alt kattan her şeye çok daha hakim olabiliyorsun. Yaklaşık 2-2,5 saat süren turda Küçük Gezgin’i balinalar konusunda çok umutlandırmadık. Ne de olsa sırılsıklam ve balinaları görmediği için gözyaşlarına boğulmuş bir çocukla tatile devam etmek de vardı!.
Ama o, parmakları buz tuttuğu halde, teknenin önünde bizimle birlikte heyecanla derin maviliklere baktı. Neyse ki, yolda su samurları, denizaslanları tekneye eşlik ediyordu da; balina göremesek de elimizde Küçük Gezgin’i avutacağımız bir şeyler oldu.
Veeee… Evet… Tekne açıldıktan yaklaşık 40 dakika sonra, uçsuz bucaksız maviliğin tam ortasında, gri bulutlarla çevrili gökyüzü gözümüzü bulandırmış; dalgaların arasında balinaları görmeye çabalarken; bir çığlık duyduk!!! İşte o an gelmişti! Onlarca… Hatta saymak mümkün olmadı ama yüzün üstünde balina hep beraber göç ediyordu. Humpack Whales / Kambur Balina sürüsüne denk gelmiştik ve tekneden hangi yöne baksak su fışkırtıyorlardı.
O kadar şaşırtıcı bir manzaraydı ki; kafamızı ne tarafa çevireceğimizi şaşırdık. Motorları susan teknede bir ön tarafa, bir arka tarafa koşup durduk. Kimi kuyruğunu sallıyor, kimi yanında yavrusuyla geziyor, kimi havada sıçrıyor, kimi de teknenin dibine kadar gelip bizi çığlıklara boğuyordu. Evet yağmur başlamıştı, bulutlardan görünmeyen bir gökyüzünün altında, karadan kilometrelerce uzakta rüzgar içimize işliyordu ve hatta fotoğraf çekmekten parmaklarımız donuyordu ama…
Her şeye değecek kadar müthiş bir macera yaşadık. Yıllarca ne Küçük Gezgin’in ne de bizim hafızalarımızdan silinmeyecek bir belgeselin içinde bulduk kendimizi. Onlara bakmaya, bize şov yaparcasına kuyruklarını sallayışını izlemeye doyamadık.
İzlemeye doyamayacağınız özet videolar;
Tur bittiğinde pek çok kişi teknenin içine geçmişken biz parmaklarımızı ısıtmak için aldığımız kahvelerle her yerimiz ıslana ıslana dışarıda oturduk ve bunun mükafatını da aldık. İnanılmaz büyük bir yunus sürüsü gördük. Evet daha önce Türkiye’de yunus sürülerine denk gelmişliğimiz vardı ama bu yunus sürüsü gördüğümüzün en büyüğüydü.
Fotoğraf karesinde göründüğünüzün 5 katı kadarının da suyun içinde olduğunu söyleyim de içimde kalmasın:) Renklerinin gri ve kırçıllı olmasından dolayı daha önce gördüklerimizden de farklılardı. Bu tekne gezisi hiç bitmesin istedik. Evet indiğimizde rüzgardan sarhoş olmuş, iliklerimize kadar donmuştuk ama bu macera bitmemeliydi!!!
Monterey, bize Amerika maceramızda en güzel hatırayı bırakan şehir oldu. San Fransisco, Los Angeles ve gittiğimiz onca küçük sahil şehrinin her birinden bir anıyla döndük elbet. Ama balina görmek, hafızalarımıza kazınan bir macera oldu.
Yolunuz bir gün Kaliforniya’ya düşerse, mutlaka balina izleme turuna katılın. Pasifik kıyısındaki pek çok şehirde olan bu turda diğer şehirlerde balina görme şansınız ne kadardır bilmiyorum ama Monterey’de şansınızın çok yüksek olduğunu garanti edebilirim.
Küçük Gezgin ve biz Monterey’den çok keyif aldık. Size de tavsiye ederiz.
TEŞEKKURLER
Ben teşekkür ederim.
Gerçekten güzel
Teşekkürler
gerçekten gezilip görülecek kadar güzel bir yermiş san fransisko
evet biz bayıldık:)
Merhaba,
Şimdi siz de düzenlenmekte olan web etkinliğine katılabilirsiniz. Blogum Harika kampanyası ile websiteniz veya blogunuzla kazanmaya aday olun, websitenizi tanıtın, promosyon ödüller kazanın. Sponsorlarımızın desteği ile bloglar arası etkinlik yarışmamızı 2018 yılı içerisinde yeniden düzenliyoruz. Katılım için web sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Web : http://www.blogumharika.com/
Mail: [email protected]
güzel bir gezinti olmuş iyi eğlenceler :)))
teşekkür ederiz
elinize sağlık güzel bir blog, güzel bir paylaşım.
Teşekkür ederim
Yüklediğiniz fotoğraflarla birlikte güzel bir paylaşım olmuş.
çok teşekkür ederim
paylaştığınız için teşekkür ederim
Çok güzel paylaşımlar yapıyorsunuz teşekkür ederim
Çok Teşekkür ederim
Harika bir içerik. Fotoğraflarla güzelleştirilmesi ayrıca güzel. Elinize sağlık 🙂
Teşekkür ederim
“Türkiye’de web girişimcisi olmak” başlığı altında her yazınızı zevkle okurum.
Teşekkür ederim. Emeğinize sağlık
Teşekkür ederim