KÜÇÜK GEZGİN KEY MÜZESİ’NDE
İzmir harika bir müze kazandı. Bu yılın Nisan ayı sonunda ziyarete açılan Key Müzesi, İzmir’e yarım saat uzaklıktaki Torbalı’da bulunuyor. İzmir ve Türkiye’de oldukça büyük başarılara imza atan Özgörkey Şirketler Gurubunun yaklaşık 7bin metrekarelik bir fabrikasını müze olarak açtığını duyunca, düştük yollara koşa koşa gittik.
Gitmeden önce beklentimizi yükseltmemek adına çok araştırma yapmadık. Çünkü bazen beklentiyi çok yükseltip gerçeğini görünce insan yere çakılabiliyor. Dostların tavsiyesiyle gittik diyelim:) Torbalı sanayi bölgesinde, Özgörkey sokağındaki fabrikanın modern kapısı açıldığında bambaşka bir dünyaya geçiş yaptığımızı hissettik. Uzay üssü gibi bir giriş kısmında zaten Dünyanın ilk otomobili ve motosikletini görünce içeride bizi nelerin beklediğini de biraz anlamış olduk. Evet… Burası dünyanın en güzel araba müzelerinden biriydi ve ne şanslıyız ki burnumuzun dibindeydi!!!
İki Özgörkey kardeşin çocukluk düşlerinden yola çıkarak düştükleri bir macera aslında antika araba koleksiyonerliği. Küçük yaşlarda oyuncak araba biriktirme sevdası, büyüdüklerinde de peşlerini bırakmamış. Eee… Yaş büyüyünce bu sevda sadece model arabayla kalmayıp, gerçek araba alma tutkusuna da dönmüş tabii:) 2000’lerin başından beri antika araba toplamaya başlayınca, bununla da yetinmemiş motosiklet, benzin istasyonu parçaları, özel üretim eşarp ve maskot toplamaya başlamışlar.
Müze, simsiyah duvarların arasında insanı rengarenk otomobillerle karşılıyor. Her biri birbirinden değerli 130 otomobili içeride görmek mümkün. Mercedes, BMW, Cadillac, Porsche, Jaguar gibi markaların 100 yıllık tarihine tanıklık ediyor insan. Arabalar o kadar estetik, o kadar şık ki; dışarı çıkınca tüm arabalar gözümüze yavan gözüktü.
1886’da ilk otomobil Mercedes’in kurucusu Karl Benz tarafından yapılıyor. Bire bir aynısından daha sonra Mercedes 25 adet üretiyor. İşte dünyada sadece 25 adet üretilen otomobilin bir örneğinin bu müzede olması burayı zaten adım attığınız anda bir adım öteye taşıyor. İçeride benim en çok dikkatimi çeken ise, sevgilimin hayali, yolda gördüğünde her seferinde bir “ahhh” çektiği Porsche markasının traktörü oldu. “neee traktörü mü varmış” şaşkınlığını kulaklarım duyar gibi şu anda:) Evet varmış. Biz de aynı şaşkınlıkla bir süre bakakaldık.
Müzedeki her otomobilin birbirinden değerli hikayesi var. 1954 model Corvette’in Rita Hayword ile çekilen Coca Cola reklamında kullanıldığına dair bir rivayet var mesela:) De ki bu hikaye gerçek değil, ne fark eder? 60 yılda kim bilir nelere şahit oldu bu araba?
Dikkatimizi en çok çeken bölümlerden biri de, maskot bölümü oldu. Daha önce hiç görmediğimiz bir şeyle karşı karşıyaydık. Meğer insanlar 2.Dünya savaşı döneminde arabalarının üstüne mesleklerini, ilgi alanlarını, aile isimlerini taşıyan maskotlar yaptırırlarmış. Arabaların üstünde küçük heykelcikler taşınıyormuş da haberimiz yokmuş! 300 parçalık inanılmaz bir koleksiyondan bahsediyorum. Öyle 3-5 parça değil hani yani!!!
Ünlü Fransız Sanatçı Rene Lalique’nin 1800’lerin sonunda yapmaya başladığı camdan yapmış olduğu maskotların pek çoğunun da bu müzede yer alması aynı zamanda gurur verici bir tablo!
Küçük Gezgin’in en beğendiği bölüm 2550 adet model otomobilin olduğu bölüm oldu tabii:) Sonuçta yüzlerce oyuncak arabadan bahsediyoruz. Gözü döndü çocuğumun! Onun en ilgisini çeken bir diğer şey de 1966 yılında çevrilmiş Batman filminde kullanılan motosikletin orijinalinin ve orijinaline sadık üretilmiş olan araba oldu.
Motosiklet kısmı, şu aralar aldığı motosikleti benden çok sevdiğini düşündüğüm anların olduğu, bir aşık edasıyla her gün üşenmeyip temizleyen sevgilimin en çok keyif aldığı yer oldu. Özel yapım motosikletlerin de arasında olduğu 40 motor bizi bizden etti desem yalan olmaz:) Babasından dolayı motosiklet merakı başlayan
Küçük Gezgin, özellikle yanında oturma sepeti olan motorlara bayıldı. Bizim de en büyük hayalimiz üçümüzün çıkabildiği bir motor gezisi, ama Türkiye şartlarında bu maalesef oldukça zor görünüyor!
Müzede, en ince detayına kadar düşünülmüş 1950’li yılların Shell Benzin İstasyonu’na da yer verilmiş. Orijinal ekipmanlar ve dekorasyonuyla harika bir köşe olmuş. Duvara yapılmış resme dikkat ederseniz, resimdeki tüm binalar Özgörkey tabelası taşıyor. Bu ince ayrıntı bile bizim çok hoşumuza gitti:)
Müzenin ortasında Coca Cola’nın özel ürünlerini de içeren ufak ve modern bir kafeterya var. İçerideki konsepte oldukça uygun bir şekilde dizayn edilmiş. Yine bir Coca Cola özel bölümünde ise, Charlie Chaplin, Sammy Davis Jr. gibi karakterlerin balmumu heykellerinin olduğu küçük bir bölüm var. Çocuklar bu bölüme bayılıyor.
Müzeyi gezince acaba daha neler yapılabilirdi diye düşünmedim değil. Geçmişi çok kısa olsa da, İzmir için müthiş bir kazanç olsa da; hem bir gezgin olmanın hem de bir anne olmanın verdiği dayanılmaz güdüyle daha fazlasını istedim:) “Acaba, dokunmanın yasak olduğu değerli parçaların bulunduğu böylesine bir müzede, bir de çocuk bölümü mü olsaydı?
Çocukların yerlerde oyuncak arabalarla oynayabileceği ve ya bahçede orijinal arabaların pedallı küçük modellerine binebilecekleri bir bölüm olsa fena mı olurdu?” diye düşünmedim değil. Dünyanın her yerindeki müzelerde çocuklar için mutlaka ufak da olsa bir bölüm yapıyorlar. Merak etmeyin, bu düşüncemi hemen ziyaretçi defterine de yazdım:) Belki biri okur:)
Key Müzesi, insanı Avrupa’nın göbeğinde bir müzeye gitmişsin edasıyla büyüleyen, koleksiyonerliğin ne büyük bir tutku olduğunu insana bir kez daha gösteren Türkiye’nin en güzel müzelerinden biri. Müze, pazartesi ve Salı günü hariç her gün 10.00-17.00 arasında açık. Giriş tam 20 TL, öğrenci 10 TL ücretinde ve 6 yaş altına ücretsiz. İzmir’e yolu düşen herkesin mutlaka ziyaret etmesi gereken bu müzede Küçük Gezgin ile çok büyük keyif aldık. Yüzlerce fotoğraf çekip evimize döndük:)