KÜÇÜK GEZGİN VENICE BEACH’DE

Los Angeles’a yarım saat uzaklıkta bulunan Venice Beach, Amerika’nın en ünlü sahillerinden biri. Biz de Los Angeles’a gitmişken buraya gitmeden olmaz dedik, düştük yollara. Venice Beach’i ya seversin, ya nefret edersin. Arada derede kaldım durumu, burası için pek söz konusu değil. Neden böylesine “ya sever, ya nefret edersin durumu var?” diyorsan; bunu anlamak için gerçekten oraya gitmek lazım derim. Ama şöyle bir özet geçeyim; eğer “ayyy… etrafta bir sürü evsiz var”, “ayyy… o da ne; orası uyuşturucu malzemleri satan bir dükkan mı? ” ya da “ayyy… bu kadar polisin burada ne işi var?” “ayyy…. bunlar ne giymiş böyle” diye sürekli söylenenlerden olacaksan; buradan nefret edeceksin demektir ki; o zaman buraya ayıracağın vakiti oldukça kısa tut. Sevmek zorunda değilsin sonuçta:)) Bizim de gidip beğenmediğimiz yerler oldu. Ama yeni yerler keşfetmenin güzelliği de bu değil midir zaten. Neyi sevdiğini, sevmediğini; oradaki yaşamı çok daha iyi anlarsın… Dokunarak, içinde bulunarak… Yani diyeceğim o ki, mutlaka git! Biz mi??? Biz, buraya BAYILDIK!!! Farklılıkları görerek yetşmesini istediğimiz Küçük Gezgin de burada harika vakit geçirdi.

20150423_173124

Biz giderken Venice Beach’in çok ünlü olduğunu biliyorduk. Gidelim diye listemize aldık, ufak bir araştırma yaptık, falaaan filaaan… Ama hepsi boş. Anlatılmaz yaşanır yahu burası:)) Latinosu, siyahisi, hintlisi, çinlisi,japonu, genci, yaşlısı, kaykayla ordan oraya uçuşanı, evsizleri ve müthiş plajıyla, o filmlerde gördüğümüz Amerika’nın tam bir küçük örneği Venice Beach.

20150423_170404

Burada, Amerika’da bulunduğumuz 2 ay boyunca toplamda gördüğüm polis sayısının on katı kadar polisin ortalarda geziyor olması ilk dikkatimizi çeken şey oldu. Atlısı, bisikletlisi, yayanı, arabayla gezeni… Ortalık polis kaynıyor. Arabadan inerken dedim ki; her halde bir olay var ki bu kadar polis geziyor. Ama burasının doğal halinin bu olduğunu bir süre sonra anlıyor insan. Daha destur, arabayı park ettik; biz Küçük Gezgin ile önden giderken, polisler sevgilime gelmiş bir şeyler söylemişler. Bizimki de garibim Ümit Besen sayesinde öğrendiği “I love you, I love you; do you love me? yes I do” demek dışında pek ingilizce bilmediğinden; yana yakıla bana sesleniyor. Meğer kırmızı kaldırıma park etmişiz. Adam ceza yazacak; “hoop dedik turistiz” , biraz şirinlik, biraz boyun bükme, bizim Küçük Gezgine iki şirinlik taslatma; cezayı yemeden çektik arabayı hemen oradan. Normalde çok kuralcıdırlar, insiyatif hiç kullanmazlar; biraz da serttirler ama Çakıl’ın bıdır bıdır muhabbeti yumuşattı herhalde onları. Sonra da bana çok küçük yaşta öğrettin çocuğa ingilizceyi diyorlar:)) Kırmızı boyalı kaldırım, yangın musluklarının olduğu yer anlamına geliyormuş. Ehhh biz de öğrenmiş olduk.

Sahile indiğimizde bizi tahminimizin çok ötesinde bir şey bekliyordu. Küçük Amerika!!! Evet Marina Del Rey’den, Manhattan Beach’e, Malibu Beach’den, Santa Monica’ya kadar Los Angeles sahil kıyısını olabildiğince gezmeye çalıştık. Ama Venice Beach, hepsinden farklı bir tat bıraktı ağzımıza. Sahilin incecik, pırıl pırıl kumu ve genişliği çok güzel… Güzel de biz diğer plajlarda yaptığımız gibi yayılalım kuma, ayağımızı suya sokalım gibi atraksiyonlarda bulunmadık. Görülecek, incelenecek o kadar çok şey var ki; insan “serin sulardan sıcak kumlara” koşamıyor burada.

20150423_180417

20150423_170635

Venice Beach’in yürüme yolu (Venice Beach’s Ocean Front Walk) boydan boya hediyelik eşya satan dükkanlar ve işportacılarla dolu. Sokak sanatçıları sokağı sanat atölyesi haline getirmiş. Tarot falıyla fal bakanlar, dövme yapanlar, sokak performansı yapan ressamlar, müzisyenler… Kafanı çevirdiğin her yerde bir şov görmek mümkün. Amerika’da gittiğimiz yerlerde en çok evsizi de burada görmüş olduk. Alışveriş arabalarında, banklarda eşyalarıyla, baya baya sahilde yaşıyorlar. Ama, bir evsiz gördük ki; sanırım ömrümüz boyunca hatıralarımızdan silinmeyecek. Daha sonradan yaklaşık 20 yıldır orada yaşadığını öğrendiğimiz bu adam; kocaman kuyruklu piyanosu, piyanosunun yanında yarattığı yaşam alanı ve kedisiyle plajda yaşıyor. Biz uzaktan piyanonun sesini duyup da, yanına gittiğimizde; ağzından salyaları akarak, kendini kaybetmişcesine piyanoyu çalan bu evsizin, bir müzik dehası olduğunu anlamak için müzisyen olmak gerekmiyor. Parmaklarının piyano üstündeki hareketini takip edemezken, kulaklarımıza gelen sesin kalitesini hayal edin. Kocaman sahnelerde onbinlere konser verebilecek kadar iyi bir müzisyen, Venice Beach ile özdeşleşmiş. Araştırınca, aslında 1980lerde profosyonel bir müzik grubunda çalarken, uyuşturucu bağımlılığı yüzünden bu hale gelen Nathan Pino olduğunu öğrendik. Piyanonun sesi sabahtan akşama kadar sahile renk katıyor, orası bir gerçek ama, evsizlerin yaşamıyla bu kadar içiçe olmak insanı biraz sarsıyor onu da söylemeden geçmeyim. Sonuçta hepsinin farklı bir hikayesi var. Pek çoğunun temelinde ise alkol ve uyuşturucu bağımlılığı maalesef… Piyanist’in yaşamı bizi çok etkiledi. Siz oraya gittiğinizde de orada olacak; çünkü bizim gezmek için gittiğimiz sahil onun evi… Durun ve keyifle dinleyin…

20150423_170617

Uzun süre piyanonun başından ayrılamamışken; deniz kenarında yapılan model çekimi dikkatimizi çekti ve oraya yöneldik. Dizi dizi modeller, sahilde pozlar veriyordu. Dedim ya; plaj plaj değil, Küçük Amerika!!!

Sahilin tam ortasında bu güne kadar gördüğümüz en büyük kaykay parkuru yapılmış. Tüm gençler saatlerce, nefes nefese orada kayıyorlar. Yoksa uçuyorlar mı demeliydim? Onları izlemek inanılmaz keyifli. Alın elinize içeceğinizi, gidin parkurun yanına. En az yarım saat, ben diyim bir saat ordasınız. Su gibi kayıyorlar:)  Kaykayla oradaaan orayaaa kaymak Küçük Gezgin’in en büyük hayallerinden biri olduğu için, ağzı bir karış açık, büyük bir hayranlıkla izledi gençleri. Offf dedim gençlik!!!

20150423_175747

Küçük Gezgin’in en çok keyif aldığı diğer yerlerden biri de açık alan vücut geliştirme merkezi oldu. Sylvester Stallone, Arnold Schwarzenegar’ın tüm benzerlerini, plajın ortasında vücut çalışırken görmek mümkün. Çakıl da gaza geldi, onlarla baya bir takıldı. Ben sevgilim gaza gelir, göbeğinden kurtulma çabasına girer diye hayal ediyordum ama; o yiyeceği hamburgerin hayalini kuruyormuş o sırada:)  Venice Beach’in diğer bir hikayesi de, pek çok ünlünün hayatında önemli bir yer kaplamış olması. The Doors grubunun solisti Jim Morrison, hayatının aşkıyla burada tanışmış, Julia Roberts ve Sting burada yaşamayı seçenlerden; Arnold Schwarzenegar’ın, Venice Beach’deki vücut geliştirme salonunda (Gold’s Gym) keşfedilmesi mesela… Sanırım plajda kafamdan büyük pazularıyla gezenlerde bu hikayenin etkisinde kalanlardan:)

20150423_172850

20150423_173215

Venice Beach’de ilk kez gördüğümüz şeylerden biri de handball oldu. Plajın göbeğine yan yana duvarlarla bir alan oluşturmuşlar. Biz squash (duvara karşı oynanan) tenis oynadıklarını zannederken; yakınına yaklaşınca insanların elleriyle duvar tenisi oynadıklarını fark edip oldukça şaşırdık. Bazılarının ellerinde eldiven varken, bazıları eldiven bile takmadan; o hızla gelen topları karşılıyorlar. Bir sürü adam, elleri kıpkırmızı olmuş şekilde ikili maç yapıyorlar. Sahilde ulusal turnuvaları bile düzenleniyormuş. Biz oldukça şaşırdık. Raket olmadan o hızla gelen topu eliyle karşılamak deliliği:)) Deliliğe bayılırım:) Ucundan biz de biraz deliyizdir sonuçta!!! Sahile, “Muscle Beach” ve “Handball Beach” denmesinin bir nedeni var yani:)

Venice Beach, Los Angeles’a gidenlerin MUTLAKA gitmesi, görmesi gereken bir yer. Seversiniz ve ya nefret edersiniz; hiç fark etmez…  Gidin ve Amerika’nın farklılıklarıyla, renkliliğiyle, çeşitliliğiyle her yüzünü görün derim.

Biz Küçük Gezgin ile Venice Beach’den inanılmaz keyif aldık. Gördüğümüz her şey farklı ve özel geldi. Size de tavsiye ederiz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.