BİRİ ÇOCUKLA TATİL Mİ DEDİ!!!
BİRİ ÇOCUKLA TATİL Mİ DEDİ?
“Sana dikensiz gül bahçesi vadetmiyorum!!!” Elbette hiç bir şey sorunsuz olmayacak ama hayat da böyle bir şey değil mi zaten! İhtiyacın olan tek şey, çocukla tatil konusunu gözünde fazla büyütmemek ve gözünü karartıp yollara düşmek. İşte çocukla yollara düşmek için benden bir kaç ufak tavsiye : -)
Ben derim ki, önce kısa bir hafta sonu kaçamağı yapın. Böylece neler sizi ve çocukları zorluyor test etmiş olursunuz. Hem sabrınız ve enerjiniz iki gün hepinize yeter. İlk seferinde şartları zorlamamakta fayda var. İşin ucunda “lanet olsun sizinle bir yere gitmeye” diye isyan etmek de var nede olsa:) Hiç gerek yok kendinizi kasmaya. İki günlük bir deneyim ilk aşamada fazlasıyla yeter. Elbette ki her şey tozpembe olacak değil ama beklentilerinizi çok da yüksek tutmadan giderseniz ve bu ilk kaçamağı çocukları ve kendinizi gözlemlemek için kullanırsanız, bir daha ki sefere daha hazırlıklı ve ne yapacağınızı bilerek gitmiş olursunuz.
İlk kez gidiyorsanız, nasıl bir yerde tatil yapmak istiyorsunuz onu belirleyin. Bahsettiğim şey lüks 5 yıldızlı oteller değil. Ama ufaklıklar, çocuk kulüplerine, büyük büyük havuzlara bayılıyorlar. Eğer siz de kalabalık ve her şeyin bir arada olduğu ortamları seviyorsanız neden olmasın? Ama daha ilk seferinde çocuklar için çıtayı yüksek tutmak, devamını getiremiyorsanız sorun da olabilir. Uyarmadı demeyin! Daha ekonomik olsun istiyorsanız, küçük bir otele de gidebilirsiniz. Önemli olan gittiğiniz yerin çocuk dostu olması. Bir zahmet ortalarda kristaller, vazolar olmayıversin. Güzel bir oyun parkı olsun. Amaan o da mı yok, bahçesinde tavuk olsun, koyun olsun. O da mı yok, ağaç olsun. Sabah kalktığınızda bir yürüyüş yapıp, kozalak toplarsınız. Yani sizi zorlayacak şartlar olmasın gittiğiniz otelde o yeter. Çocuklar her yerde her şekilde eğleniyorlar.
İlk seferinde yakın mesafede bir yere gidin mesela. Aktarmalı uçuşlar, havaalanı karmaşası, uzun süren araba yolculuklarına hiç gerek yok. Bunların altından kalkmak için biraz zaman tanıyın kendinize. Aceleniz yok sonuçta. İlk gideceğiniz yer çok yakınlarınızda olsun. İstanbul’daysanız Büyükada, Şile, Ağva gibi kısa sürede orada olabileceğiniz, seyahat etmenin zorluklarını çok da yaşamayacağınız bir yer seçin. Bir köy evi olur mesela. “Tatil, mekân değiştirmek demek” sonuçta. İllaki Alaçatı, Çeşme ve ya Bodrum civarında ya da yurtdışında olmanız gerekmiyor. Çocuklar ve siz, ortamınızı değiştirin, şöyle hayat koşuşturmasından uzak olmanın, değişik bir şeyler yapmanın tadını çıkarın yeter. Karla oynayacağım diye illa ki Uludağ’a gitmek gerekmiyor yani!
Oturdun, düşündün taşındın hatta sevgiliyle nereye gideceğiniz konusunda biraz kapıştın ama ferman çıktı, rezervasyon yapıldı. Yollara düşmeden önce, valiz hazırlığıyla yüzleştin. “Neler almalı acaba yanıma” sorusuyla cebelleşmeye başladın. Dur bir dakika. Bununla cebelleşmek yerine keyfe çevirmeye bak durumu. Al eline bir kahve ilk önce bir liste yap mesela. Mutlaka götürmen gerekenler listesi. Götürmesem de olur dediklerinin yanına bir işaret koy. Baktın valize sığdıramıyorsun her şeyi, en üste koyduğun götürmesem de olur dediklerini at bir kenara.
Eğer ilk ÇOCUKLA TATİL deneyiminse, hiiiiç merak etme, elinde gereksizlerle dolu en az fazladan bir valiz olacak. Biz annelerin geleneksel tavırlarından biri de “Aman şunu da alayım ne olur ne olmaz”dır. Tatil sıklığınız arttıkça, valizlerin içindekiler de azalacak. Her gittiğiniz tatilde ne kadar gereksiz şey götürdüğünü fark ederek yükünüzü hafifletmeye başlayacaksın üzülme. Valizi de hallettin… Her şey tamam. Acaba ne olur ne olmaz diye çocuklara son ana kadar söylemesek mi tatile gideceğimizi! Tatile gitme heyecanıyla bir hafta boyunca sabah 5’te uyanan bir çocukla mücadele, sır tutmaktan daha zor emin olun. Tecrübeyle sabittir:) Ufacık, yola çıkmadan kısa bir süre önce de sürprize dönecek olan bir sır bu:)
Tatile çıkmadan önce, sevgili, koca, anneanne, kardeş artık kiminle çıkıyorsan bir işbölümü planı yapmakta fayda var. Her yükü üstüne alma. Tatile çıkıyorsun, at biraz omuzundaki yükleri de keyfine bak. Gittin köye, yemeği sen yaptın, çayı sen koydun, çocuğun altını sen değiştirdin, oradan öbür bebe ağladı onu sen susturdun. Otele gittin habire çocukların peşinde sen, yemeklerini yediren sen, hatta uyutan sen. Eee… Ne anladım ben bu işten? Bunun neresi tatil? İşbölümü, işbirliği, yardımlaşma diye bir şey var. Herkesin yapabileceği şeylere göre üstüne düşenleri yaptığı bir tatil en mutlu tatildir!!! O yüzdürüyorsa sen yedir, sen uyutuyorsan o oynasın. Bu arada da birinizin yükü azalmış olsun. Birden çok çocukta, çocukları da paylaşın. Hem daha verimli vakit geçirmiş olursunuz, hem de onlar uyuduğunda iki kelime sohbet edecek takatiniz kalır.
ÇOCUKLA TATİL yapmanın aslında en önemli püf noktası “RAHAT OLMAK”. Çünkü yanına ne alırsan al, ne kadar çok detayı düşünmüş olursan ol, ne kadar planlı programlı olursan ol; aksiliğin çıkası varsa önüne geçemiyorsun… Ya tam “her şey tamam” derken bebek kusuyor; ya tamam artık yola çıkabiliriz derken uupppsss bir yerden buram buram koku geliyor, olmadı biri 2 yaş krizinde yerde tepiniyor… Bir şeyler sürekli oluyor da oluyor… Aksilikler olunca da boğazın gerim gerim geriliyor, elindeki valizi bir kenara atıp, dünyaya küsesin geliyor. Senin gelmiyor mu? Valla süpersin. Ben kaç kere boğazımı biri sıkıyor hissiyle bir iki dakika nefes alamadım.
Ama duuur… Sakın pes etme. Deriiiin bir nefes al. Sakin ol, tüm bunlar geçecek ve sen kısa bir süre sonra belki bir köy odasında, belki bir deniz kenarında, belki bir göl kıyısında ayaklarını uzatıyor olacaksın. Derin bir nefes al ve ver… Çok canın çekiyorsa Ebru Şallı gibi ses çıkararak yap bunu, hiç sakıncası yok:) “Demesi kolay” diyorsun… Hayır, hiç kolay değil, bunu en iyi bilenlerdenim. Bir çocukla aynı şey mi çok çocuk dersen…”haklısın”, aynı şey değil. Ama benim annem 40 sene önce üç çocukla dört dolmuş değiştirerek piknik yapmaya gidiyorsa, yabancılar dört çocukla fıldır fıldır geziyorsa, bizde yapabiliriz diyorum sadece! Yeter ki o gücü kendimizde bulalım. Bu yüzden diyorum ki rahat olmayı denemekten zarar gelmez. Tatilde her zamankinden rahat olmak, en çok senin işine gelir benden söylemesi!!!
Peki, nasıl mı rahat olacaksın? Bir süre sen sen olmayarak!!! Bir süre takıntılarından, hassasiyetlerinden kurtularak. Çünkü anne olacağımızı öğrendiğimiz anda hormonlar bizi bambaşka bir kadın haline getiriyor. Daha bebeğin kalp atışını İlk kez duyduktan sonra, elinde bilgisayar onu nasıl sağlıklı besleyebileceğini düşünüyorsun. Hormonlar bize bunları yaptırıyor, yoksa problem biz de değil:) Tamam, hepimiz çocuklarımızın sağlıklı beslenmesi için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. Tamam, onlar için her şeyin en güzelini düşünüp, en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Ama bu çabalara tatilde bir dur demekte fayda var.
Öğünü mü kaçtı, bırak kaçsın. Çorbasını mı içmedi, bırak içmeyiversin. Evet, normal şartlarda çikolata yedirmiyorsun; tatilde de yeyiversin canım! Evet, normalde minik minik kavanozlara her gün köy sütünden yoğurt yapıyorsun, pazardan tanesi 1 liraya organik yumurta alıyorsun. Tatilde de organik yemeyiversin canım! Normalde ayran dışında bir şey içirtmiyorsun, tatilde de istiyorsa meyve suyu içsin. “Düzenim bozulur” korkusu yaşama. Onların tatil bittikten iki gün sonra evdeki düzene alıştıklarını göreceksin. İçin içini yemesin diyorum yani çocuk elleriyle yağda kızartılmış patates yedi diye. “Boşveer, tatil” de geç. Evdeki düzenin aynısını tatilde kurmaya çalışmak inan en çok sana eziyet diyorum. Bunları yaptın diye “kötü anne” olmuyorsun. Sadece “rahat anne” oluyorsun. Biraz mola, herkese şart!
Biz Küçük Gezgin ile daha anne karnındayken gezmeye başladık. Doğduğu andan itibaren de sırt çantası gibi her yere taşıdık. İstesek de bırakacak kimsemiz yoktu ama istemedik de. 15 yaşından sonra zaten bizimle tatil yapmak aklının ucundan bile geçmeyecek, bari o zamana kadar tadını çıkaralım dedik. Evet, ben yoğurdu evde mayalayan, köyden yumurta getirten hatta alerjik çocuk olmasından dolayı hiç hazır gıda yememesi için ekstra özen gösterenlerdenim. Peki, bu özeni seyahat ederken, tatile gittiğimizde gösterdim mi? Tabii ki hayır! Zorluklarla karşılaşmadık mı, elbette karşılaştık!
40 derece ateşlendiği, bademciklerinin kafam kadar olduğu, yazın sıcağında astım krizine girdiği, benim kum dökerek süründüğüm, mememin altında kitle tespit ettiğim, yanlışlıkla kaşımı yarıp beni puslu havalarda bile güneş gözlüğü takmak zorunda bıraktığı, düştüğü, ağladığı, yorulduğu, benim bazen yorulduğum, bazen sevgilimin bir “offf” çektiği günler olmadı mı? Elbette oldu. Ama biz yollarda olmasaydık da, bunların hepsi başımıza gelecekti!!! Bunlar seyahat ettiğimiz için olmadı. Aksine seyahat ederken olması, bizim bunları normal şartlara göre daha hafif hatta biraz da gülümseyerek atlatmamızı sağladı. Her seyahatimizden harika anılar biriktirerek döndük. Bu anılar, bizim en büyük zenginliğimiz. Siz de çocuklarınızla güzel anılar biriktirmek istiyorsanız tatile gitmekten, seyahat etmekten çekinmeyin!
Çocuklarınızla tatile gitmek için inanın tek gereken şey biraz “rahat olmak”!!!
SEMA TAŞTAN ÇELEPCİ
GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM!!!
Bir çok tatil sever maalesef çocuklu olmayı kendilerine bir engel olarak görüyorlar. Yat kiralama işi yapıyorum ve bir çok müşterim çocukla rahat edebilirmiyiz diye sorular soruyor. Bende onlara siz teknede olacaksınız insanlar çocuklarıyla dünyanın en kalabalık şehirlerini bile geziyorlar diyorum… Bu tür yazılar insanlara ilham veriyor. Yersiz korkular yada bahaneleri bir kenara bırakıp çoluk çocuk gezip dünyanın tadını çıkarmak gerekiyor.
çok haklısınız. İnsanlar çocukla seyahat etmenin doğal ve keyifli bir süreç olduğunu anlamayıp, omuzlarında bir yük gibi görüyorlar