Eskişehir, 4 sene üniversite sıralarında çürüdüğüm, sevgilimle tanıştığım, “evet büyüdüm” dediğim şehir. Yıllar önce bile bir İç Anadolu şehrine göre oldukça modern ve bakımlı olan şehir, biz İzmir’e göçtükten sonra bir Avrupa şehri kıvamına geldi. Eee… Tabii bize de atlayıp gitmek düştü. Maksat hem geçmişi yad etmek hem de Küçük Gezgin’e bu güzel şehri gezdirmek dedik ve düştük yollara.
Eskişehir, Porsuk çayının kenarından geçerken balçıklı görüntüsünün insana rahatsızlık verdiği sıradan bir üniversite kentiyken, muhteşem bir belediyecilik örneğiyle ülkenin her bir köşesinden gezgini kendine çeken bir şehre dönüştü. Şehrin her yerini müzeler, tiyatrolar, kültür sanat merkezleri ve harika parklar süslüyor. Bu parklardan en büyüğü ve en güzeli ise kapılarını yeni açan Sazova Parkı. Şehre gider gitmez bizim de kendimizi attığımız ilk durak oldu tabii:)
Bir zamanlar neredeyse hiçbir şeyin olmadığı Kütahya-Eskişehir yolu üzerinde 400.000 metrekare üzerine kurulu Sazova Parkı, Bilim Sanat ve Kültür Parkı diye geçiyor. Bu ismin hakkını da vermişler doğrusu. Bu parkı masal şatosunun fotoğraflarını görüp de sadece çocuklar için bir tema park zannedenler için özellikle belirtmek istedim. Çünkü biz de gitmeye karar verip de araştırma yapınca, parkın aslında sadece çocukları eğlendirmek değil, bilgilendirmek için de kurulduğunu fark ettik.
Çünkü bu yemyeşil alana, Masal Şatosu, Korsan Gemisi, Nuh’un Gemisi ve pek çok oyun parkı kurdukları gibi aynı zamanda Bilim ve Deney Merkezi, Uzay Evi, Sualtı Dünyası ve Amfi Tiyatro da kurulmuş. O yüzden Masal Şatosu‘nun resimlerini görüp, “Sindirella’nın şatosunun taklidinin Eskişehir’de ne işi var, her şeyimiz taklit zaten” diyenlere; o parktaki çocukların bilim müzesinde attıkları sevinç çığlıkları ve amfi tiyatroda yapılan kültür etkinlikleri cevap olsun.
Sazova Parkı, aslında hala tamamlanmayan kısımlarıyla da insanı hayli meraka sürüklüyor. Hayvanat Bahçesi henüz ziyaretçilere açılmadığı gibi, yeni yapılan binalarda çocukları ne bekliyor bilmiyoruz. Orası Sürpriz:)
Parkta, üstünde su kayağı yapılabilen, su bisikletleriyle gezilebilen, siyah ve beyaz kuğuların adeta balerin edasıyla nazlı nazlı süzüldüğü harika bir gölet oluşturulmuş. Göletin etrafında bulunan restoran ve kafeler özellikle hafta sonları oldukça yoğun. Parkın içindeki otopark yolunda bulunan seyyar büfelerden de atıştırmalık bir şeyler almak mümkün. Parkta piknik yapmak yasak. Çok da iyi etmişler bu yasağı koyduklarına. Biz de piknik mangalsız mangal kömürsüz, kömür dumansız olmaz ne de olsa.
Ama bu demek değil ki yanınızda yiyecek bir şeyler getiremezsiniz. REstoranların yoğunluğunu da göze alarak, yanınızda ufak atıştırmalıklar getirmenizde fayda var. Biz restoranda yarım saat ayakta kaldığımız gibi, oturduğumuzda da yemeğin yoğunluktan dolayı ancak 45 dakikada geleceğini öğrenince, fazlasıyla acıkan karnımızı pastayla doyurup şeker komasından hallice yolumuza devam ettik. Ne demişler, “köfte bulamıyorsan pasta ye!” Eee yedik de karnımız doydu mu:)
Biz Küçük Gezgin ile parka sabah saat 10 civarında gittik ve parktan çıktığımızda saat akşam 8’e geliyordu. Diyeceğim o ki, park insanın neredeyse tüm gününü alıyor. Ama çocukların harika vakit geçirdiği, yaptıkları her şeyden, gördükleri her yenilikten inanılmaz keyif aldıkları bir ortam. Bu kadar mutluluğa bir gününüzü ayırmışsınız çok mu? Ayırın ayırın. Eskişehir’e gittiğinizde tüm gününüzü bu parka ayırın. Nereden bulacaksınız bir daha böyle güzel parkı?
Peki Sazova Park’ında neler yapmalı?
– Masal Şatosu’na bolca zaman ayırmalı.
– Bilim ve deney merkezinde çocuklar gibi şen olmalı
– Uzay Evi’nde rahat koltuklara yayılıp, uzak diyarlara dair yeni bilgiler edinmeli
– Korsan Gemisi’nde bir tur atmalı
– Sualtı Dünyasındaki su tünelinde, balıkları yakalama pozu vermeli
– Minyatür Türk Dünyası’nda tüm eserlerin minik detaylarını incelemeli
– Gezi trenine binip, parkı rahat rahat gezmeli
– Ehhh gölete karşı bir yorgunluk kahvesi içip, böyle harika bir parkın diğer şehirlerde de olmasını dilemeli!!! İzmir’in neyi eksik? Bence her çocuk yaşadığı şehirde böyle bir parkı hak ediyor!
Masal Şatosu, neredeyse şehrin tanıtım simgesi haline gelmiş, gündüz ayrı gece ayrı güzel bir şato. 8 kule ve 18 küçük kulenin ihtişamı, şatoyu her yerden görünen oldukça gösterişli bir yapı haline getirmiş. Şatonun kafeteryası ve giriş bölümü dahil, ücretsiz olarak gezilebilecek yerleri var. İçerideki çocuk kütüphanesi, kitaplardaki dünyayı çocukların ayaklarına sermiş. Şatonun içindeki heykeller, resimler, her biri birbirinden ilgi çekici. Şato genel olarak çok büyüleyici, ama özellikle çocuklar için düzenlenmiş olan masal turlarını mutlaka tavsiye ederim. Çocuklar çok küçük değilse, yanında yetişkin olmadan da turlara rahatlıkla girebilirler.
Gizemli Yolculuk, Masal Masal İçinde ve Bir varmış Bir Yokmuş turlarının saatlerini internet sitesinden öğrenip, parkı gezme planınızı da ona göre yapmanızda fayda var. Küçük Gezgin, Gizemli Yolculuk ve Masal Masal İçinde turlarına katıldı. Tabii tek başına katılabileceğini bilmediğim için ben de yanında katıldım turlara ama çocuklar önde biz onlardan biraz uzakta, biz yarı yetişkinler tura çok da müdahil olmadan şatoda vakit geçirdik. Çocuklar için oldukça ilginç bir deneyim. İçeride oluşturulan o mistik ortam, balmumundan heykeller ve interaktif anlatım çocukların harika vakit geçirmesini sağlıyor. Küçük Gezgin katıldığı iki turdan da müthiş keyif aldı! Ben bile eğlendim:)
Parktaki hatta şehirdeki müzelerin tur ücreti tam 5TL, öğrenci 2TL. Her tur 15-20 dakika civarında sürüyor. Çakıl “Keşke bitmeseydi” dediğine göre, sizin çocuklar da çok keyif alır diye düşünüyorum.
Sazova Park’ında olduğunu duyup da çok merak ettiğimiz Bilim Deney Müzesi, beklentilerimizin çok üstündeydi. Küçük Gezgin ile Amerika’da Çocuk Bilim Müzesine gitmiştik ve saatlerce resmen müzenin içine hapsolmuştuk. Buradaki müzenin orada gittiğimizden fazlası var eksiği yok! Tek fark oradaki anne babaların çocukları izleyen buradakilerin ise çocuklara müdahele eden olması. Kendi çocuğu yetmiyor, başkalarının çocuklarına da müdahele etmeyi kendilerine hak görüyorlar. Yahu bir bırak, çocuk evirsin, çevirsin, kendi kendine nasıl çalıştığını anlamaya çalışsın. Hata yapsın. Utansın çekilsin kenara. Doğru yapanı uzaktan izlesin ve tekrar deneyip başarsın. Ama yooook!!! Olmaz!
6 yaşındaki Küçük Gezgine bile “kızım yanlış yapıyorsun, yönergeleri okusana bak, kolu çevirmen gerekiyor” diyen kadına ben ağzım bir karış açık şaşkın şaşkın bakarken, daha okula adım atalı 2 gün olmuş olan Çakıl “ben daha çok küçüğüm ki, okuma yazma bilmiyorum; deneyerek öğreniyorum” dedi. “oooohh” dedim “ohhh”!!! Biraz rahat bırakmayı bilin çocukları!
Müze, içeriye giren her çocuğu neşeye boğan, kendisini kaşif hissetmesini sağlayan bir yer. Yeni şeyler keşfeden çocukların şaşkın bakışları ve kahkaha sesleri, müzenin amacına ulaştığını gösteriyor aslında. İki katta hizmet veren müze, bizim çok güzel vakit geçirdiğimiz, kızımızın pek çok şey öğrendiği harika bir merkez. Bilim ve Deney Merkezlerinin her şehirde olması dileğiyle:)
Uzay Evi, kubbe görünüşüyle, içindeki teknolojik donanımı ve gösterimleriyle Türkiye’nin ilk ve en büyük uzay evi özelliğini taşıyor. Yaklaşık yarım saat süren gösterim, kubbe yapısından dolayı oldukça etkiliydi. Bir kaç farklı gösterim var. Artık siz hangisine denk gelirseniz. Yalnız, parktaki gezinizin en sonuna bırakmayın gösterimi. Koltuklar ve ortam horlamaya çok müsait; benden söylemesi:) Stephen Hawking ve Albert Einstein’ın oldukça başarılı balmumu heykelinin de bulunduğu Uzay Evi’ndeki gösterimlerden birine mutlaka girmelisiniz. Küçük Gezin çok keyif aldı.
Eti Sualtı Müzesi, içinde 30’dan fazla akvaryumu içeren ama en çok su tüneliyle insanları eğlendiren, çok çok büyük tanklar ve balıklar yer almasa da, tür çeşitliliği fazla olan sualtı müzesi, oldukça başarılı ve görülmeye değer. Her şehirde ufak da olsa bir sualtı müzesi mutlaka olmalı. Çocuklar kendilerini akvaryum içinde hissettikleri için çok eğleniyorlar. Belgesellerde ancak görebilecekleri balıkları ve deniz canlılarını burada görebiliyorlar. Her palyaço balığı gördüğünde “aaa Nemo” demekten usanmayan Çakıl gibi! Hayvanat Bahçesi henüz ziyarete açılmamış olan Sazova Parkı’ndaki sualtı müzesi, özellikle minikler için harika vakit geçirebilecekleri bir ortam.
Türk Dünyası Şaheserleri Parkı – Minyatürk, Türk Dünyası’ndan 30 eserin maketinin sergilendiği, Sazova Parkı’nın en taze bölümü. Tac Mahal’den, Mostar Köprüsü’ne, Süleymaniye Camii’den Çifte Minare’ye kadar, orijinallerine sadık olarak yapılan bu maketler, Küçük Gezgin’in çok dikkatini çekti. Minik dünyası için bu minicik maketler, koca koca binalardan daha çok şey anlattı:) Bize ise “Daha dünyada görmek istediğimiz ne çok yer var”ı hatırlattı!
Eskişehir, belediyecilik anlamında Türkiye için harika bir örnek. Sazova Parkı, nefes almanın, eğlenmenin, eğlenirken öğrenmenin keyfini sürebileceğiniz masalsı bir ortam.
Biz Küçük Gezgin ile Sazova Parkı’na bayıldık! Size de mutlaka tavsiye ederiz! Geçirdiğimiz her saniyeden büyük keyif aldığımız parkın her şehrimizde bir gün olması dileğiyle…
ESKİŞEHİR’E DAİR DİĞER YAZILARI OKUMAK İSTERSENİZ