MOSTRA FESTİVALİ
MOSTRA FESTİVALİ
Küçük Gezgin Sakız Adası’nda yazısını okuyanlar bilir, Çakıl ile daha önce adaya iki kere gelmiştik. Köylerinde gezmiş, sahillerinde güneşlenmiş, tavernalarında taze deniz ürünlerinin tadına doyamamıştık.
Bu sefer amacımız Mostra Festivali olsa da yine de Mesta ve Pirgi’yi görmeden dönmedik. Merkezde bir tur atıp, Mesta Liman’da dingin denize bakarak canlı müzik eşliğinde demlenmeyi de ihmal etmedik.
Festival Macerası yazısında anlattığım gibi, Küçük Gezgin ile gitmek nasip olmadı Sakız’a bu sefer. Ben iki kız arkadaşımla beraber gittim. İnternetten biletleri aldık, oteli ayarlayıp bir de araba kiraladık. Böyle festival zamanlarında ve yoğun dönemlerde arabayı internetten kiralamak her zaman daha akıllıca oluyor. Hem feribottan inince araba arayışına girmek zorunda kalmıyorsunuz, hem de daha ucuz oluyor. Biz de feribottan indikten sonra hemen arabamızı teslim alıp, Sakız Adası yollarına vurduk kendimizi.
Cumartesi sabah feribotuyla gidip, Pazar akşam feribotuyla döndüğümüz programımıza aslında pazartesi gününü de eklememiz gerektiğini konuştuğumuz ada halkından öğrendik. O kadar araştırma yapmamıza rağmen, pazartesi günü festivalin Sakız’ın tüm köylerinin meydanlarında kutlandığını gözden kaçırmışız. Bir dahaki sefere cumartesi sabah gidip, Salı sabah dönmek çok daha mantıklı görünüyor. Pek çok farklı köyün meydanındaki kutlamaları görmek şansımız da olur böylece.
1976 yılından beri “Mostra Festivali” olarak kutlanan bu etkinlikler aslında geleneksel Apokries eğlencesi kapsamında düzenleniyor. Roma döneminden kalma bu karnavalda kostümler ve rengarenk kıyafetler giyilerek adanın her yerinde kutlamalar yapılıyor. O yüzden festivalin korteji ve kostümlerle eğlence Thimiana köyünde olsa da, Apokries eğlenceleri Ada’nın her köyüne yayılmış durumda. Cumartesi gecesi Mesta meydanda olan eğlenceler, Pazartesi günü adadaki tüm köy merkezlerinde düzenleniyor. O yüzden bu festivalde farklı köy meydanlarına gidip farklı eğlenceleri görmekte fayda var. Mesta ve Thimiana Köy meydanlarında hafta sonu yükselen mangal kokuları, pazartesi tüm adayı saracak:)
Biz öğlen yemeği için benim yemek yemekten müthiş keyif aldığım Mesta Port’a gittik. Evet burası her zaman kalabalıktır, eğer hafta sonu gidiyorsanız ada halkından çok Türk görürsünüz ama her şeye değer doğrusu. Güneş tepemde, pırıl pırıl bir balıkçı limanında taptaze deniz ürünleri yemişim. Gerisini kim takar? Öğlen vakti, bize hizmet eden garsonun canlı müzikle ortamın havasını değiştirmesi de ayrı bir sürpriz oldu bize. Dilimize pelesenk olmuş pek çok şarkının Yunancasına biz, Türkçe eşlik ettik. O kadar uzun süre oturup anın keyfini çıkardık ki, birer bira da işletmeden masaya geldi. Baktılar kalkacağımız yok, “bari adam gibi keyfini çıkarsınlar” dediler herhalde:)
Mesta Limandan köyün merkezine gittik. Mesta benim Sakız Adası’nda en sevdiğim köylerden biridir. Adanın merkezine 35km uzaklıkta bulunan bu köy, ortaçağdan bu yana çok fazla hasar almadan gelebilmiş Kaleköylerden biri. Köyün içine iki kapıdan giriş bulunuyor. Köy ortaçağda korsanların köyün içine rahat ulaşamaması, girdiklerinde kaybolmaları için labirent sokakların kurulmuş. Taş evlerin gölgesinde, labirentlerin arasında kaybolarak ara caddelerde gezerken müziği takip ettik. Yaklaştıkça bunun canlı müzik olduğunu anlayıp, merkezdeki kilisenin yanından meydana çıktığımızda yüzlerce insanın dans ettiğini gördük.
Festival, Pazar günü bir başka köydeyken, cumartesi günü de Mesta köy merkezinde canlı müzik ve kurulan uzun masalardaki uzo şişeleri eşliğinde kutlanıyordu. Meydanda hareketli yerel şarkılar eşliğinde dans edenler bizi de aralarına aldılar ve bir saat onlarla dans ettik. Meydanda alınlarına hac işareti çizilmiş insanları görünce, bunun “herkesin gülerek yargılanması ve yüklerinden kurtulması” anlamına geldiğini öğrendik! Sakız Adası’nda iş imkanının çok fazla olmaması, üniversitelerinin bulunmaması genç nüfusun adadan göç etmesine neden olduğundan, biz orta yaş ve üstü ama inanılmaz mutlu, uzodan hafif çakırkeyif insanlarla meydanda dans ettik. Benim diyen tavernada bu eğlenceyi bulamazsınız onu söyleyeyim. O yüzden gidin, bir şeyler yiyip bol bol dans edin.
Akşam Pirgi Köyüne gittiğimizde meydanı bir sessizlik kaplamıştı. Evlerin üstündeki oyma işçilik ve işlemelerden dolayı çok farklı ve özel bulduğum Pirgi Köyünün sokaklarında suratlarında maskeler oradan oraya koşan çocuklar dışında hiçbir şey yoktu. Onlar eğlenmek için pazartesiyi bekliyorlardı. O zaman Pirgi’ye bir de pazartesi günü gelmek lazım deyip şehir merkezindeki tavernada günün yorgunluğunu attık.
Mostra Festivali Thimiana Köyünde kutlanıyor. Sabah saat 10 gibi gittiğimiz köyde, insanların kostümlerini giyip gelmesi ve karnavalın başlaması saat 11’i buldu. Rengarenk kostümlerle her yaştan insanın ortalarda gezindiği festivalde bir de kortej yapıldı tabii. Festival olur da kortej olmaz mı:)İnsanlar toparlanmaya başladıktan sonra, meydanda korsanlarla yapılan savaş canlandırıldı. Korsan kıyafeti giymiş olanlar ile adalılar ellerinde kılıçlar, savaş sahnesi canlandırdılar. Küçük erkek çocuklarından yetmiş yaşındaki dedelere kadar pek çok kişi bu gösterinin bir parçasıydı. Aynı zamanında herkesin omuz omuza adayı savundukları gibi. Festival aslında ortaçağda korsanların denizlerde korku saldığı dönemden bugünümüze kadar gelmiş.
Efsaneye göre bir Pazar günü Thimiana köyüne yakın bir sahilden adaya korsanlar çıkar. Ada halkı el birliği ile korsanlarla savaşır. Genci yaşlısı tüm ada halkı büyük uğraşlar sonunda korsanları pusuya düşürürler. Bu galibiyeti unutmamak için de köyün meydanında her sene bu şenliği düzenlerler. Kortejin başında yaptıkları canlandırmalarda işte bu savaşı anlattılar. Galibiyeti bu şekilde gelenekselleştirerek kutlayıp, festival sayesinde bizleri oraya çekebiliyorlarsa, sabahtan akşama kadar deli gibi eğlenip eğlendirebiliyorsa ne mutlu onlara!!!
Festivalin renkli kortejinde insanlar bir taraftan içip eğlenirken bir taraftan da siyasi mesajlarla gönderme yapmayı da ihmal etmemişler. Eğitim sitemi, Suriyeli göçmen krizi en gözüme çarpanlar oldu. Ne kortejde ne de festival meydanında, insanların bize göre “farklı” kıyafetler giymesi, erken saatte içmeye başlaması hiçbir taşkınlığa sebep olmadı. Herkes eğlenmek için gelmişti ve eğlendi. Minnie Mouse kıyafetli ninelerden tutunda, kadın kılığındaki dedelere, timsah kılığındaki bebelerden viking kılığındaki gençlere kadar herkes ortamın keyfini çıkardı.
Biz Mostra Festivalinde çok eğlendik. Bir dahaki sefere Küçük Gezgin ve sevgilimle kostümlerimizi giyip cumartesi Mesta, Pazar Thiminia, Pazartesi de diğer köylerin meydanlarında dans edeceğimiz bir program ayarlayacağım. Gelmek isteyeni bekleriz efendim:)